21 Ekim 2011 Cuma

Kim suçlu?...

Gene şehit, gene timsah göz yaşları döküp ağlayan Bülent Arınç, gene "kahr olsun!" diyen ABDullah Gül, gene bin dereden su getirip, bin kılığa girerek anaların gönlünü almaya çalışan Erdoğan, gene "vatan sağ olsun" diye söylenen anlamsız, uyuşturucu içerikli sloganlar, gene yarım kalan arzular, gene yaşlı gözler, gene mahv olan gençlerimiz, gene bir kaç aydan sonra unutulmalar ve gene bir kaç aydan sonra aynı trajedinin tekraren yaşamak.... Yeter be! Yıllar oldu!...


Ben Türkiyede neredeyse 5 ay sürgün hayatımı yaşadım ve Türkiyenin Azerbaycandan görünmeyen yüzlerini gördüm. ne yazık ki, Türk halkı hala o saçma hilafet düşüncesini bırakamamış...
PKK-nın iç yüzünü bilmiyor....


1984-ten bu güne kadar onca şehitlerimiz varken halk hala "vatan sana canım feda!" söyleyip de katil hükümetlerin ekmeğine yağ değil, bal sürüyor....
Ya, bu vatan savaşı mı??? Hayır!...
Bu bizi katleden AKPKK işbirliği oyunu!!!
Yaklaşık bir milyona kadar ordusu olan, NATO-nun en güçlü kara kuvvetlerine sahip Türkiye için avuç boyda PKK-yı bitirmek çok mu zor?...
Pilotsuz uçağından tutmuş uyduya kadar Türkiyenin her şeyi var. Gökte durup yerde kütüğün altındakı fareyi bile izleyecek, yerini taspit edecek güçe sahip Türk uyduları mağaralarda saklanıp kendisini "kürtüstan"da sanan şu dağ farelerini bulamıyor mu?!
Beğenmediğimiz İsrail bir askerini 477 filistinliye değiştiği halde "bir türk dünyaya bedeldir" diyen Türkiye neden az kalsın dünyadaki tüm halkların yerine şehit veriyor?...


İstanbulda büyümüş bir çocuğa iki ay sözde eğitim vererek dağlara çıkarıp kurban etmenin anlamı nedir?
Övündükleri "bordo bereliler"in sayısı neredeyse PKK-nın sayısı kadar...
Özel kuvvetler hesabına bu dağ fareleri bitirilemez mi?
Milletin günahsız çocuklarını şehit ettirerek gündemi karıştırıp bu kargaşa içinde kendi iğrenç politikalarını yürütmek ne demek???
Ek olarak şunu söyleyim ki, kör vatanseverlik(patriotizm) en salak bir düşünce olup da her zaman katil hükümetlerin işine yaramıştır. Türkiyede de böyle bir düşünce var: "Anadolu`da yaşamanın bir bedeli var! Ödemişiz, ödeyeceğiz!"... Bu ne demek ya? Benim kendi evimde yaşamamın bedeli her gün dövülmek, sövülmek mi? Hele her  kesin kendi evinde rahatca yaşadığı bir dünyada, dönemde...


Biliyorum, gene patriotizmle zehirlenmiş halk "vatan sağ olsun!" diyecek...
Ya, kardeşim, VATAN dediğin, taş, toprak değil! VATAN sensin, benim, biziz, dünyanın en eski ve yüce milleti olan kutsal Türk milletidir!!!
Vatan artık sağ değil... Vatan dediğin o gençlerimizdir ki, artık yaşamıyorlar...


Yeter artık göz göre günahsız çocuklarımızı iğrenç politikalarınıza kurban verdiniz!!!


Artık şehit annesi, şehit babası her aktörlüğü yapıp timsah göz yaşları döken Erdoğana "vatan sağ olsun!" değil, "DEF OL!!! SEN BENİM OĞLUMUN KATİLİSİN!!!" söylemeli!...


Bu bir gerçektir ki, AKP hükümeti, ikiz kardeşi olan PKK-yı bitirmek istemiyor. Neden diye soranlara diyeyim ki, çeşitli nedenler var....
......Mesela


1. Dünyanın narkotik tarlası olan Afganistanda yetiştirilen binlerce ton narkotiği kaçak ticaretin tranzit merkezi olan İran ve İraktan Türkiyeye geçirip, ordan da uluslararası sulara çıkarıp dünyanı zehirleyerek milonlarla dolar kazanan narkobaronlara Türkiyenin İran ve İrak sınırında kontrölsüz bölge lazım!...


2. En çok gelirli ticaret alanı olan silah ticaretidir. Mafyalar ve devletler için insan hayatı önemli değil. Yeter ki, daha çok silah ve kurşun satılsın...


3. Türkiye bütçesinin yarıdan çoğu ordu için harcanıyor. türkiyenin güney-doğu Anadolu`da yaklaşık beş yüz bine kadar (belki de daha fazla) askeri var. Bu kadar insanın yemeği, içmeği, giysisi, ilaçı, silahı, maaşı bir günde kaç milyon dolar ediyor, bir bilseniz...
Bu durumdan yararlanan, milyonlarla dolar kazanan şahıslar Türkiyede yok mu sanıyorunuz?...


4. İnsan ticareti için az önce söylediğimiz kontrolsüz alan verimli değil mi?


5. Çatışmalarda yaralananlar için harcanan kan, ilaç, bu alanın(ilaç mafyozları) baronlarına kaç milyon dolar para kazandırıyor, biliyor musunuz?...


6. İnsan organı tacirlerinin bu olaylarda parmağı yok mu acaba?... ve s ve b....


Tüm bu yırtıcı katiller ordusu Türkiyede kimlerle ortak? ve ya kimden "izn" alarak çalışıyor?...


İşte böyle bir ticaret ortamında manevra yapıp da "kürtüstan" hayalini gerşekleştirenler var ve bu yarınlarımız için korkunçtur....


Biliyorum, gene Avrupaya küfrler yağacak, her kes ne PKK-yı, ne de AKP-yi suçlayacak... Ben Türkiyedeki şu Avrupa düşmanlığını hiç anlamıyorum. Rusya gibi ezeli ve kavi düşman varken, kimse Rusyaya bir laf söylemiyor. Oysa askerlerimizin canını alan silah, yani Kalaşnikof Avrupa değil, Rusya ürünü... Ve PKK-yı da 80-li yıllarda bir komünist partisi gibi SSCB(yani Rusya) ve onun başında duran KGB generali Haydar Aliyev(Azerbaycandaki şu anki diktatör İlham Aliyevin babası) yaratmıştır....
Efendiler! Şunu söyleyim ki, Avrupa parlamentosu Rusya ve onun köpeği olan Aliyev Azerbaycanının parlamentosundan farklı olarak PKK-yı terrör örgütü gibi tanımış. Ha, bizim yerimize savaşacak değiller ki... İşini buraya kadar yapmışlar yani. Türkiye PKK-yı son kişisine kadar soykırım yapsa bile, hukuki açıdan kimse ona bir laf söyleyemez. Yani kısacası, artık iş Türkiye devletine kalmıştır ve göründüğü kadarıyla Türkiyede hiç bir hükümet, özellikle de AKPKK hükümeti ticaret ortağı olan PKK-yı bitirmek istemiyor....

11 Ocak 2011 Salı

Okuduğum Sumer tableti


İlk olarak okuduğum bu tableti okumaya başlayınca öyle sanıyordum ki neyse tarihle ilgili önemli bir şeyler olacakmış. Yanılmıştım... Burada da Haydar Aliyev gibi bir kralı övüyör, övüyör, yine övüyorlar... Üstelik tabletin tek değeri sayılan söz konusu kralın adı da bozuntuya uğramış. Tam okumak olmuyor ne yazık ki... Neyse önemli olan şu ki işaretlerin anlamını bi türlü açmayı başardık. Yazıtta yazılıyor:


1. Dingir - Nin - Gir - Su
2. Ur - Sag - Kalag - Ga
3. Dingir - En - Lil - La
4. Lugal - A - Ni
5. Dingir - Sul - Gi
6. Nitah - Kalag - Ga
7. Lugal – Ki - En - Gi - Uri  
8. Lugal - Ki - En - Gi - Ki- ..... - Lil


                                                    Anlamı 

I versiyon:                                                        

1. Tanrı Ningirsu`nun                                  
2. güçlü bahadırı                                          
3. Tanrı Enlil`in yüce                                   
4. kralı,                                                      
5. Tanrı Sulgi`nin                                        
6. güçlü eri,                                                 
7. Sumer, Ur ülkeleri kralı,                           
8. Sumer kralı                                             
9. ...lil.                                                       


 II versiyon

1. Tanrı Ningirsu`nun
2. beslediği(oğlu) güçlü bahadır,
4. beslediği(oğlu) yüce, akıncı kral(ı), 
5. Tanrı Sulgi`nin
6. beslediği(oğlu) güçlü er, 
7. Sumer, Ur ülkeleri kralı
8. Sumer kralı
9. ....lil 
 Kralın adının önü tablette bozulduğundan belli değil*

Açıklama:
I satır, 1. söz – DİNGİR gibi okunuyor. Bu işaret(söz) TANRI(TENGRİ) anlamını veriyor. Söz Sumer dilinde olan Türk sözlerindendir. Bunun açıklanmasına artık gerek duymuyoruz. Söz apaçık ortada Türkçedir. Söz konusu işaret III ve V sıradada(bu sıralarda da birici işaret) aynı anlamda kullanılıyor. Şunu da diyelim ki, bu söz Sumer dilinde hem Tanrı anlamında, hemde Tanrı adlarının önünde gelen determinatif gibi geçiyor. Bu tablette ise ancak determinatif olarak geçmiştir. Mesela ilk sırada DİNGİR NİN-GİR-SU – Tanrı Ningirsu gibi. Adın önünde Tanrı sözünün gelmesi mahz Türk dilinin sintaksis ve morfolojik kurallarından kaynaklanmış bir nesnedir.

I satır 2. söz(işaret) – NİN diye okunuyor. Bu söz ayrılıkta başka anlam – hanımefendi, kız kardeş anlamını veriyorsa da burada artık sonraki işaretlerle birge Tanrı adı gibi kullanıyor. Sumer yazısının, abaçasının tüm eski diller gibi ilginç bir özelliği şu ki, bazı yerlerde, özellikle adların yazılmasında işaretlerin yalnız fonetik değerinden yararlanılıyor. Artık burada işaretin ideogramik değeri kalmıyor. NİN sözünden sonraki, ayır ayrılıkta başka anlam veren GİR(hançer, kılıç, kama) ve SU(bilmek. öğrenmek) sözleri de bu kurala uyarak Tanrı adını belirtiyor. Mesala, bu gün biz bile bu kuralla insanlara ad koyuyoruz. GÜL ve AY – kız adı olan Gülay misali.

II satırda 1. işaret(söz) özgür durumda UR gibi okunup er, insan, yiğit anlamını, 2. işaret SAG gibi okunup baş, birinci anlamını veriyor. Bu iki sözün yan yana, ardıcıl gelerek birleşmesi – UR.SAG ise kahraman, bahadır anlamını veriyor. Aynı sırada bunlardan sonraki 3. işaret KALAG gibi okunup kuvvetli anlamını, 4. işaret GA gibi okunup içki, süt anlamını veriyor. Ancak burada yine yukarıda söylediğimiz kurala uyma var. GA sözü özgür durumdaki anlamında değil de fonetik değerile görevli olup bir ek gibi kullanılıyor. Şöyle ki, Turan dillerinden olan Sumer dilinde de aynen Türkçede olduğu gibi sessiz çiftleşmesi yoktur. İşte bu nedenle KALAG-GA sözündeki G harfinin bir kural talebiyle silinicektir. Bundan sonra söz KALAG-A gibi kalacak. KALAG`ın anlamını söyledik, ama burada GA sözü, yani A harfi ise İsmin dörtüncü hali – bu gün -I, -İ, -U, -Ü olarak kullandığımız ekden başka bir şey değildir. KALAG-A sözünün bugünkü Türkçeye çevirisi kahraman-ı`dır. İşte böyle, II sıra tam olarak güçlü bahadırı gibi okunuyor. Aynen bu satırın benzeri bu açıkalamalar yoluyla olmasa da, bu kurallar esas getirilmeyerek okunsa da, “Gudea” ve “Ur-dingir Ningirsu” levhasına sonuçta aynı okunmuştur. (Şumer Dili ve Grameri. Prof. Dr. Mebrure Tosun, Prof. Dr. Kadriye Yalvaç.I cilt. Ankara 1981. səh 15 ve 16. levhalar.) Bizim fikrimizce burada süt anlamı veren GA sözü, mantıkla, Tanrı Ningirsunun beslemesi anlamına da gelebilir.  

III satırda da ilk söz gibi tanrı determinatifi(DİNGİR), sonra ise EN(bey) ve LİL(üflemek, rüzgar, esmek) geliyor. Burada yine determinatifin talebi ile sözler yine fonetik değerile okunarak Tanrı Enlil anlamını veriyor. Ancak bundan sonraki söz – LA ise özgür durumda olduğu gibi yüce(yüksek) olmak anlamını veriyor. Buradan da satırın matığı anlamını “Tanrı Enlil`in yüce(yüksek)...” gibi çıkarabiliyoruz.

IV satırda 1. işaret LUGAL(kral) özgür anlamında kullanılıyor tabii, ama ondan sonra gelen A(akmak, taşkın, akar su), bir versiyona göre, yine, İsim hallerinin, yukarıda dediğimiz gibi, dörtüncü eki(bu günkü Türkçede -ı, -i, -u, -ü), Nİ(gida, yemek çeşiti, yağ) sözü ise üçüncü eki(bu bünkü Türkçede -a, -e) olarak geçiyor. Bu arada, aynen bu günkü Türkçede olduğu gibi burada da Nİ sözündeki N harfi bitiştirici sessizdir. Böylelikle satır kralına gibi okunuyor. Buna benzer misaller çok. Mesela “Ur-dingir Ningirsu” ve “Ur-dingir Nammu” tabletlerinde böyle okunmuştur. Göründüğü gibi Sumer dilinde işlenen ekler Türk dilinin ekleri olup da hatta bu günkü Türkçeye bile çok uygun geliyor, derdim ki, neredeyse aynıdır.
Başka bakışımıza göre burada geçen tüm işaretler özgür durumdaki anlamıyla kullanılmıştır. Bu mantıkla bakarsak satır ...beslediği, akıncı(fatih) kral(ı) gibi okunuyor. Önceki satırla birleştirsek Tanrı Enlilin beslediği, yüce, akıncı(fatih) kral(ı) gibi.

V satır bütünlükle fonetik değerle okunarak Tanrı Sulgi`nin adını belirtiyor.

VI satırda birinci ve ikinci işaretler NİTAH(er, erkek) ve KALAG(güçlü) sözlerinden oluşan birleşmedir ki, güçlü er, güçlü erkek anlamına geliyor. Ancak bundan sonraki GA sözüne, eğer yukarıdaki kuralla, yani çiftleşmiş “G” sessizinin birini atıp da ek gibi yanaşırsak satır ...güçlü eri(Tanrı Sulgi`nin) gibi okunacaktır. Yok, eğer, GA sözüne özgür durumundaki anlamıyla yanaşırsak satır mantıkla ...beslediği güçlü er(Tanrı Sulgi`nin) gibi okunacaktır.

VII satırda işaretler tamamen fonetik değerile okunuyor. Buradaki LUGAL(kral) sözü dışında tüm işaretler birleşerek ülke adını belirtiyor. Bundan sonra geçen Kİ(yer), EN(bey) ve Gİ(sağlamlık, kamış, kamıştan yapılmış eşyalar determinatifi) sözlerinin birleşmesi ise Sumer ülkesinin gerçek adı – KENGERden başka bir şey değildir. Bunu burada söyleyelim ki, Sumerler kendilerini KENGER olarak adlandırmış ve bunun da doğru nedenleri vardır. Şöyle ki, bu gün arap dilinden alıp kullandığımız “araba” sözünün Türkçe karşılığı “kang(keng)”dir. İşte Sumerler(Kengerler) de tarihten bellidir ki, tekerli arabayı ilk defa keşf etmiş kavimdir. Hatta din tarihinde büyük Nuh tufanı adlanarak mitleşen, Sumer yazıtlarında Bilgameş adlanarak mitleşen Mesopotamiya taşkınından sonra Sumer kavimlerinin bir kısmı  küçük gemilerle kuzeye – Doğu Anadolu ve Nahçivana doğru gidip kurtularak burada yaşadıktan  sonra bu bölgelerde, özellikle Nahçivanda kenger, kengerli yer adları geniş yayılmaya başlamıştır.
Satırın sonucu işareti de yine özgür anlamında kullanılmayıp Ur ülkesinin adı gibi geçiyor. Kısacası, satır Sumer, Ur ülkeleri kralı gibi okunuyor. Bundan sonraki, yani VIII satır da aynı kurala uygun olarak tekrar Sumer kralı gibi okunuyor ve Kİ-EN-Gİ birleşmesinden sonraki Kİ sözü de burada yer adlarının sonunda ve ya önünde gelen determinatiftir. Sumer kralı sözünün ikinci defa, hemde vurgu ile tekrarlanması Sumer şehir devletlerinde var olan bir şehire diğer şehirlerin ekonomi, politik, askeri ve b. açıdan bağımlı olmasını göstergesi gibi tabletin ait olduğu kral Sumer ülkesinin kralı olup da aynı zamanda Ur şehirlerini kendisinden bağımlı durumda saklıyormuş. Ama yazıklar olsun ki, söz konusu kralın iki işaretten oluşan adında ilk işaret bozuntuya uğramış ve okunamıyor. Yalnız adının sonunun ...LİL olduğu bellidir.