15 Temmuz 2015 Çarşamba

Tapınak Şövalyeleri ve ya Masonluk Tarihi

Dünyanın birçok ülkelerinde var olan Mason lojaları hakkında az kala fantastik, gerçeklerden uzak düşünceler, teoriler dolaşmaktadır. Aynı zamanda onların tarihi, tarih sahnesine çıkışı hakkında da bir sürü hayal ürünü fikirler söylenmekte. Kimisi onları eski Mısırla bağlıyor, kimisi şeytana, kimisi eski Mesopotamya`ya vs. Oysa ki, onların eski çağlaradek uzanan bir tarihi yoktur. Ayrıca da, her mason lojasının kendi tarihi vardır. Biri diğerinden daha yeni ve ya eski tarihe sahiptir. Aşağıdaki belgeselde ilkin teşkilatların ortaya çıkışı ile ilgili çok değerli bilgiler yer almaktadır. İyi seyrler...

II Bölüm

Tapınak şövalyeleri ve ya Masonluk tarihi

Dünyanın birçok ülkelerinde var olan Mason lojaları hakkında az kala fantastik, gerçeklerden uzak düşünceler, teoriler dolaşmaktadır. Aynı zamanda onların tarihi, tarih sahnesine çıkışı hakkında da bir sürü hayal ürünü fikirler söylenmekte. Kimisi onları eski Mısırla bağlıyor, kimisi şeytana, kimisi eski Mesopotamya`ya vs. Oysa ki, onların eski çağlaradek uzanan bir tarihi yoktur. Ayrıca da, her mason lojasının kendi tarihi vardır. Biri diğerinden daha yeni ve ya eski tarihe sahiptir. Aşağıdaki belgeselde ilkin teşkilatların ortaya çıkışı ile ilgili çok değerli bilgiler yer almaktadır. İyi seyrler...

 I Bölüm


5 Temmuz 2015 Pazar

Eski Elam – Haltamti


Türk dili, sayın dili olduğundan, koskoca tarihi de kendinde saklamakta, yüzyıllardan bugünedek taşımaktadır. Onun gizemlerine vardıkça, tarihin derinliklerine inmiş, kapalı kapılarını açmış, karanlığına ışık tutmuş oluyoruz. Türk dilinin her bir sözcüğü, tarihin bir yaprağı, kapısıdır. Böyle sözcüklerden biri de dilimizde birçok sözcüklerin temelini oluşturan “AL” sözcüğüdür. Dilimizde, birçok anlamda kullanılmaktadır. Onlardan biri manevi anlamda yükseklik, tanrısallık, kutsallık, yücelik, diğeri ise parlama, ışınlanma, ışık saçma anlamıdır. Birinci söylediğimiz anlamlarda, bu kökten türeyen sözcükler çoktur. Örn,

26 Haziran 2015 Cuma

Luviler

Bir toplumun kendine özgü, diğerlerinden keskin ve ya büyük farkla ayrılan dili, kültürü, yazıyı ve diğer bunlar gibi ırkı oluşturacak özelliklere ulaşması için YALITIM durumunda uzun bir zaman gerektir. Dünyanın en özel, diğerlerinden keskin fark eden ırk özellikleri olan toplumların, sırf uzun bir yalıtık geçmiş yaşadığıyla doğal olarak karşılaşıyoruz. Antik ve ya oryantal çağda yaşayan kavimleri araştırırken, bu nesne, tarihcinin yol kılavuzu olmalıdır. Ne yazık ki, bugün tarihcilerimizin çoğu oldukça kaba, oldukça mantıksız ve oldukça komik bir bilgisizlikle Anadolu`nun eski tarihine bakmakta, akılları almadığından üzerinden geçmekteler. Çoğu tarihcilerimiz eski Anadolu uygarlıklarını kökten Türk saymayıp “yok olmuş” ve ya “Hint-Avrupa” kavimleri diye kabul ediyorlar. Bilmediğin bir nesneyi “yok olmuş” diyip yakanı kurtarabilirsin, ama doğru düzgün öğrenilmemiş kavim hakkında “Hint-Avrupa kökenli” deyip de nasıl geçmek olur? E şimdi Avusturalya`da bir aborijen aşiretin ne olduğu belli olmasa Hint-Avrupalı mı sayılmalı? Neyse, bu tür haklı sorular yüzlercedir.

5 Haziran 2013 Çarşamba

6 Haziran, Taksim`in acı manzarası

6 Haziran.
Saat 1-den beri Taksimdeydim. İstiklal caddesi normal hayatını yaşıyordu, hiç bir politik etkinlik ve ya yürüyüş yoktu. Yalnız Gezi Parkı`nda günlerdir orda serseri hayatına devam eden, belli gruplar ve para babaları tarafından yiyecek, içecek ve esrarla beslenen marjinal komünist ve kürtçü gruplar çadırlarda bulunuyorlardı. Gezi Parkı-na girdiğin anda, zaten esrar kokusunu almak mümkün. 
Öğleden sonra ortalıkta BDP, PKK bayrakları ve katil teroristbaşı Apo`nun posterleri gözükmeğe başladı. Taksime arkadaşların yanına vardım ve o anda İstiklal caddesiyle bir BDP-li grupun(aralarında güvenlik görevini yerine getiren komünistler de vardı) yürüyüş yaptığını ve halkın da buna tepki gösterdiğine tanık oldum. Bu grup, İstiklal caddesi boyu Galatasaray lisesine taraf yürüyüş yapıp geri döndü ve yürüyüşünü Taksim meydanında tamamladı. 
Sonra takriben yarım saat sonra tekrar Taksim Meydanı`na vardım ve nerdeyse tüm her yerde BDP, PKK bayraklarını ve Apo`nun posterlerini göze girdiğini gördüm. Telefonumun şarjı yetinceye kadar bunları fotoya aldım. Aşağıda hepsini paylaşıp ilginize sunuyorum.
Sonra tekrar İstiklal caddesine döndüğümde, takriben 1000 kişilik ve "Halkların Kardeşliği Kongresi" adlı bir güruhun "Öcalan! Öcalan" diyerek Taksim Meydanına doğru yürüyüş yaptığını gördüm ve bunu ne yazık ki, yalnız fotoğraf olarak kaydedebildim. Telefon şarzı çok az olduğundan, video kaydı yapamıyordum. 
Akşama doğru, hava karardıkca, terorist ve radikal komünist gruplar - oysa ki, sabahtan sıradan halk gibi ortalıkta geçiniyorlardı(!) - meydanı ele geçirme eyforisine kapılıp da bayraklarıyla, posterlerle açık-açık eylem yapmaya başlıyorlardı. 
Zaten işin ilk başında onlar vardı ve ortaya kalabalık topladıktan sonra, kendilerine masum halktan bir maske oluşturup feysbuk ve tvitter arkasına geçerek esasen sanaldan, bir kısım da marjinal küçük gruplarla meydandan kalabalığı yönetmeğe başlamışlardı. Bir kaç gün süren provokatif eylemlerin sonunda halk oyunların içeriğini anlayınca çekilmeğe başladı ve yine meydanda kendi başlarına kalınca, tüm kitlesel güçlerini Taksimin özgürlüğünden yararlanarak ortaya koymaya başladılar. 
Bu konu hakkında önceki yazılarımızda yeterince yazmış olduğumdan, fazla yorum ve açıklama yapmaya gerek duymuyorum. 
Ne yazık ki, bu günler olaylara halk tepkisi ve milli bir görüntü vermeğe çalışan bir çok tarikatcı, belli uzantılara ve bağlantılara sahip olan medya vardır. Bu medyanın ve yalan, dezenformasyon dolu ahlaksızca, insafsızca, şerefsizce zehir fışkıran sosyal medyaya inanmamayı, olaylara soğuk kafayla, mantıkla bakmayı tüm soydaşlarımdan şu hassas günlerde rica ederim.
Okurları fazla yormamak için yazıyı burada bitirip kısa yorumla birlikte, bu gün çektiğim fotoğrafları ilginize ve yorumunuza sunuyorum. 
Üzerine tıklayarak fotoğraflara daha geniş bir ölçüde bakabilirsiniz. 


İlk önce İstiklal Savaşı`nın bir hatırası olan Özgürlük Anıtı`ndan başlayalım. Şu an bir başkalarının özgürlüğünü açık şekilde gösteriyor. Bunlar hepsi çeşitli ve küçük-küçük marjinalleşmiş komünist, kürtçü partilerin bayrakları. 

Buyurun, Marks, Engels, Lenin... "İskra" gazetesi eksik. Yalancı medya varken, ona da gerek yok aslında.
Marksist liseliler haa :)). Komsomol söyleseydiniz, daha net yakışırdı ;).
Yok artık, bilmem nerenin teri...
Yaşasın Sosyalizm :)))
Dİkkat etseniz, PKK bayrağını ve terör örgütü olan DHKP-C`nin ölmüş bir üyesinin büyük posterini görebilirsiniz.

Bu kadar komünist azmış da, hele bir birlik de gerekiyormuş :))


Yukarıdaki hareketli reklam afişinin üzerinde açılan posterde hazreti Marks, Engels ve Lenin`in resmini görebilirsiniz.
Bu apartman, zaten burdaki marjinal grupların tam bir koleksiyonu olmuş. 
Bunlar da çok komik bir marjinal grup - müslüman komünistler :)

İşte şu, "Apocu halk" imzalı sarı pankart, PKK-ya ait.
Bayrak direklerine kaldırılmış PKK, BDP bayrakları ve teröristbaşı Apo`nun posterleri. Sağ tarafta da aynı gruplara mensup bayrakları ve aynı şerefsizin posterlerini görebilirsiniz. Artı, komünist bayraklarını da.
Yine BDP, PKK bayrakları ve Apo`nun posterleri. 
Aynı manzara.
 Aşağıdaki fotoğrafları yorumsuz bırakıyorum. Yorum sizin...

















Şu, tam bir müzelik pankart.
Özgürlük Anıt`ı, rus emperyalizmi ve kürt faşizminin işgalinde. Dikkatle baksanız, çeşitli marjinalleşmiş komünist çetelerinin ve PKK-nın siyasal kanadı BDP-nin bayraklarını görebilirsiniz. 

Çok ilginç bir kare. PKK`nın kökünü kesmekte iddaalı, başkanı olan Osman Pamukoğlunun hep PKK ile mücadelesinden bahsedip övündüğü HEPAR(Hakk ve Eşitlik Partisi). Yanımdakı arkadaşım, eski bir HEPAR`lı olarak, buna tepki verdi ve aldığımız cevap şu oldu: "Biz sosyal-demokratız, milliyetçilikle alakamız olmaz ki". Tamam, ne ... olursan ol, ama, biz Avrupanın istenen ülkesinden bir sosyal-demokrata bu olayı anlatsak, "onlar hapsedilmeli" derler. Örnek, İsveç`in şu an muhalefette olan Sosyal-Demokrat Partisi, milliyetciliği bıraktım, sizden daha şerefli. PKK sorununu İranla çözmek yaramamış da, TKP, ESP, EMEP, BDP, hatta PKK-nın, Apo`nun kendisiyle birlikte çözme yolunu bulmuşlar. 
İşte PKK-nın bayrakları ve Apo`nun posterleri direklerde dalgalandırılıyor. Aşağıdaki fotoğraflarda da aynı manzara. Telefonla yalnız bu kadarını kaydedebildim. Gece iyi çekmiyor. 



12 Mayıs 2013 Pazar

İnsan deyir, bilin!














Bəzən pis, rəngi qara, ins-i cəhalətəm, bilin!
Bəzənsə saf ağ nurlu, elm-i kəmalətəm, bilin!

Bəzən dansam da həqqi, olsa da sözlərim cəfəng,
Üzümdür ən doğru söz, əsl həqiqətəm, bilin!

Yaranmış bütün nə varsa sığar sonsuz əqlimə,
Əqlimin hüdudu yox, qeyri-nəhayətəm, bilin!

Özümü bəzən zəif, aciz məxluq zənn etsəm də,
Tanrıdan güc almışam, aliyi-qüdrətəm, bilin!

İtirib ağ nuru mən, kəndimi məhv eyləyirəm,
Başım üstə daim hərlənən fəlakətəm, bilin!

Laməkan taxtında hökmü qeyri-məhdud sultanam,
Hikmətim bilməz məkan, ucsuz səltənətəm, bilin!

Ayla günəş heyranı üzüm yerin, göyün sirri,
Gah yeddi, gah səkkizəm, sirr-i işarətəm, bilin!

Gah qərq oluban zülmətə həqqi danan bədbəxtəm,
Gah da həqq elmin bilən saf-i səfaətəm, bilin!

Sufiyəm, hürufiyəm, tərk-i dünya bir dərvişəm,
Həqqə bağlı aşığam, cümlə təriqətəm, bilin!

Hər hərfim, hər sözüm sirr, hər kəlməm ən qiymətli dürr,
Kəndözüm sirrəm tamam, tükənməz sərvətəm, bilin!

Dərk etsə insan özün, yer də taraz, göy də taraz,
Aləmi nizamlayan ən dəqiq alətəm, bilin!

Tanrı iznilə ruhum cismimdə oldu bərqərar,
İlkim nur zərrəsidir, cismdə xilqətəm, bilin!

Həm rəssamam, həm nəqqaşam, həm ustad heykəltaraşam,
Saz, söz ustadı aşığam, həm şer-i sənətəm, bilin!

Teymur idim Fəzl oluram, sultan idim, əzl oluram...
Zamanın gərdişiyəm, dövran-i saətəm, bilin!

Müxtəsər et, Cavidan, kim olsam da, nə olsam da,
Əzəlim nurdan olan, əşrəf-i xilqətəm, bilin!

Ürəkbulanma











Ağır düşüncələrin yüngül qanadlarında,
Uçuram anıların ətrinə qona-qona,
Sezilməz qüvvəsiylə, hey aparıb gətirir,
Hər son bir başlanğıca, hər başlanğıc bir sona...
               *      *      *      *
Ədalət qamçısıyla at çapan yalanların,
Arxasınca yüksələn tozundan iyrənmişəm.
Özünü insan sanıb, leş yalayıb yaşayan,
Bazar milçəklərinin bozundan iyrənmişəm...
           *      *      *      *
Ətrafı dinlədikcə eşşək anqırtıları,
Çaqqalların aslan tək nəriltisi duyulur,
Bu toplumda doğulmaq qara baxtın qarğışı,
Hər gün min faciənin bünövrəsi qoyulur...
               *      *      *      *
Xoşbəxtlik dumanında bayılmağa nə var ki...
Bədbəxtlik alovunda yanmağın öz dadı var,
Pozğun düzənə qarşı qorxmadan baş qaldırıb,
Yenilmiş igidlərin bitməyən inadı var!...

16 Yanvar, 2012. İsveç, Skellefteå.